26 Mart 2013 Salı

KURUMLARIN DA ÇALIŞAN İÇİN YAPMASI GEREKENLER VAR

Kurumlar çalışan seçimlerinde ihtiyaç duyulan niteliklere sahip adayları arıyor. Eğer ihtiyaç duyulan niteliklerin yanında, diğer adaylarda olmayan bir takım fazla yetiler var ise, kurum için maliyet açısından olumsuzluk yaratmıyorsa daha donanımlı olan adayı tercih ediyorlar. Yani aday ne kadar hazırsa, kurum için o kadar iyi oluyor.

Yetiştirilmek üzere alınacak olan adaylarda dahi, eğer yetiştirmek için çok fazla çaba gerektirmeyecek, rakiplerinden daha hazır bir aday varsa, o tercih ediliyor.

Mevcut çalışanlardan ise bir çok şey bekleniyor. Motivasyonu yüksek olsun, verimli ve istekli çalışsın, kuruma yeni değerler katsın, hata yapmasın gibi...

Çalışan ne kadar parlak bir çalışma geçmişine sahip olursa olsun, zaman geçtikçe, çalışmalar rutin bir hal aldıkça çalışanda bir tükenmişlik ve yabancılaşma meydana geliyor, bu da hizmet kalitesini düşürüyor. Kurum içi eğitimin önemine geçmeden önce bilmeyenler için basit bir örnekle kısaca yabancılaşmadan söz edeyim: Diyelim ki kurumunuz bir makine üretimi üzerinde çalışıyor. Size ise bu makinenin yalnızca bir adet çarkını üretme görevi veriliyor. Sabahtan akşama dek sadece aynı çarkı üretiyorsunuz. Siz bunları yaparken, diğer bir yanda bir çalışan bunları birleştirip makine haline getiriyor. Ancak siz bunu görmüyor, yalnızca tek bir parça üzerinde gününüzü geçiriyorsunuz. Bir süre sonra o çarkı ne için yaptığınızı unutur hale geliyor, büyük resmi unutuyor asıl işe uzaklaşıyor yani yabancılaşıyorsunuz. Hedefe yabancılaşınca da, istekli ve verimli çalışmak uzak bir ihtimal haline geliyor ve kalite düşüyor. İşte bu noktada kurum içi eğitimler önemli rol oynuyor.

Kurum içi eğitimler temel olarak 4 başlıkta yapılmalı:

1. Kurum kültürü eğitimleri
Her kurumun kendine özgü bir ruhu ve yazısız kuralları vardır. Çalışanların kurumun bir parçası gibi çalışabilmesi için, kurumun amaçlarını, ilkelerini, hiyerarşik yapısını ve işleyiş düzenini öğrenmesi, benimsemesi ve bu doğrultuda davranış geliştirmesi gerekir.

2. Kurum içi iletişim eğitimleri
Kurumlarda çalışmaların aksaması ya da başarısızlıkların yaşanmasının temelinde yatan nedenlerden biri de iletişim sorunu. Doğru iletişim ağının kurulması ve yöntemlerinin uygulanmasıyla kolayca aşılabilecek bir sorun.   En iyi üniversitelerden mezun olmuş, hatta doktora yapmış, 15-20 yıllık çalışma hayatı olan bireyler bile bazen inanılmaz iletişim hataları yapabiliyor. Özellikle yönetim kadrolarının iletişimde yaptığı hatalar, alt kadroyu istifaya kadar giden bir sürece sokabiliyor. Diğer kademelerde çalışan bireylerin yaptığı iletişim hataları ise çalışmaların sekteye uğramasına, bazen başa dönmesine, motivasyonun düşmesine ve çalışanlar arası çatışmaların yaşanmasına sebebiyet verebiliyor. Bu nedenle, kurumun her kademesinin doğru iletişim eğitimleri alması gerekiyor.

3. Hizmet kalitesi eğitimleri
Kurum içinde doğru çalışma yöntemlerini içselleştirdikten sonra kurumun piyasaya sunduğu hizmetin kalitesinin önemini çalışanlara çok iyi anlatmak gerekiyor. Yazının başlarında değindiğim yabancılaşma sorununun yaşanmaması için, ortaya çıkacak ürün ya da hizmette yakalanması hedeflenen kalite düzeyi ve bu doğrultuda yapılması gerekenler çalışanlara iyi anlatılmalı. Bu kapsamda telefonda müşteriyle konuşmadan, gelen ziyaretçiyi ağırlamaya, üretim sürecinde gösterilmesi gereken titizlikten yeni fikirler geliştirmeye kadar geniş bir yelpazede, kurumun ihtiyaç duyduğu eğitimlerin verilmesi gerekiyor.

4. Kariyer planlamasına ve çalışanın gelişimine yönelik eğitimler
Yazımın başında değindiğim hazır çalışan arayışı çok da akılcı bir yaklaşım değil. İK lar şunu düşünmeli: "Ya istediğimiz niteliklere sahip hiç bir aday olmasaydı?"  Bazen öyle iş ilanları oluyor ki, adayın 25 yaşını aşmamış, en az 5 yıl deneyimli ama aynı zamanda üniversite mezunu olması bekleniyor. Hesaplayınca bunun çok nadir karşılaşabileceğiniz bir durum olduğunu görüyorsunuz. Bir de hiç profesyonel bulmadığım, asıl ihtiyaç duydukları ve diğer adaylarda bulunmayan özel yetenekleri olmasına rağmen, 2 saatlik bir eğitimle öğrenilebilecek olan bir programı bilmediği gerekçesiyle adayı eleyen bir İK mantığı var ki bu gibi örneklerin yaşanmasını aday bolluğuna bağlıyorum. Adayların bolluğu, iş verenlere daha geniş bir yelpazede daha rahat seçim yapma ve her kriteri isteme rahatlığına kavuşturuyor.

İşin bir de maliyet boyutu var. Kuruma fazla maliyetli olmaması için, az çalışanla çok iş yapılması isteniyor.

Çalışanlar ise kendilerini geliştirebilecekleri ve yükselebilecekleri bir işe sahip olmak istiyorlar. Dolayısıyla çalışanların kuruma katkı sağlamaları ve yeni fikirler geliştirmeleri, kuruma olan bağlılıklarıyla doğru orantılı. 

Tüm bu yönleriyle bakınca yetenek yönetimiyle paralel olarak çalışana yatırım yapılması gerekliliği kolaylıkla görülebiliyor. Kurumlar çalışanların eksik kalan yönlerini tespit etmeli, mesleki gelişimlerine katkıda bulunacak eğitimler düzenlemeli. Bu sayede hem kurum içinde çalışanların kariyerleri doğru bir planlamayla yönlendirilecek hem de çalışmaların kalitesi yükselecektir.

18 Mart 2013 Pazartesi

İŞ GÖRÜŞMESİNDE BU 10 KUSURLU HAREKETTEN KAÇININ!

Önceki yazılarımda da paylaştığım "iş görüşmesinde neler yapılmalı" sorusunun cevabını artık biliyoruz. Bir de asla yapılmaması gereken davranışlar var ki, mükemmel bir öz geçmişi dakikalar içinde çöpe götürebiliyor. 

İşte o 10 kusurlu hareket:
  1. Görüşme saatini geçirmek. Size verilen tarih ve saatte, görüşme yerinde hazır bulunmalısınız. Doldurulması gereken formları da göz önüne alarak, görüşme saatinden 10 dk erken orada bulunmak faydalı olacaktır.
  2. Özensiz, ütüsüz, kirli ya da işin içeriği ve kurumla uyuşmayacak giysilerle gitmek. İster iş görüşmesi ister sıradan bir iş günü olsun, her zaman özenli temiz ve işe uygun kıyafet seçimi ve etrafınızı rahatsız edecek ağırlıkta olmayan hafif bir parfüm kullanmalısınız. Giyim tarzı ve parfüm, iş yerindeki imajınızın da büyük bir parçasını oluşturuyor.
  3. Asık suratlı olmak. Olumsuz yüz ifadeleri, hem bireyin kendisinin hem de etrafındakilerin ruh halini olumsuz etkiler, motivasyonunu düşürür. Güler yüzlü insanların etrafı kalabalıkken, asık suratlı insanların etrafında çok az insan olmasının sebebi de budur. Binaya girdiğiniz andan itibaren, yüzünüze yerleştireceğiniz doğal ve içten bir tebessüm, karşı tarafa da kendini olumlu hissettirecek, hakkınızdaki düşünceleri olumlu yönde gelişecektir.
  4. Çok gevşek ya da çok sıkı bir tokalaşma. Tanışma anı, bireyin öz güveni ve sosyal ilişkilerdeki başarısını gösteren önemli noktalardan biridir. Gözlerinizi kaçırarak ve titrek ellerle yapacağınız tedirgin bir tokalaşma zayıf kalacağı gibi, gözlerinizi karşınızdaki kişinin üstüne dikerek yapacağınız can acıtıcı derecede sıkı bir tokalaşma da rahatsız edici bir baskınlık örneği olarak algılanarak hakkınızda olumsuz görüş uyandıracaktır.  
  5. Başvurulan işin içeriği hakkında bilgi sahibi olmamak, anlatılan iş tanımını küçümsemek. Görüşme sırasında size neden bu işe başvurduğunuz sorulacak ve esasında hem ne istediğiniz konusundaki kararlılığınız hem de bu işe katabileceğiniz değerler üzerine yanıtlar aranacaktır. Görüşmeye gitmeden önce nereye ne iş için başvurduğunuzu, daha önce bu işle örtüşecek ne gibi çalışmalar yaptığınızı düşünüp hazırlıklı gitmenizde fayda var. Bununla birlikte, sizden yanıtları aldıktan sonra, beklentilerini paylaşabilirler. Bu çalışmaları yapmak konusunda görüşlerinizi almak isteyebilirler. Sizin için ne kadar kolay olsa da bunu karşınızdaki kişiye yansıtmayın. Daha önceki çalışmalarınızı örnek göstererek bu işi yapabileceğinizi anlatın. Fakat "bu iş çocuk oyuncağı" tavrıyla vereceğiniz yanıtlar, akıllarda iş beğenmeyeceğiniz ihtimalini yaratarak hakkınızda olumsuz görüş oluşmasına neden olabilir.
  6. Her şeyi anlatmak. Neler yaptığınızı, neler beklediğinizi, neler isteyip neler istemediğinizi bir çırpıda anlatmayın. Gereğinden fazla konuşmanız hem rahatsızlık uyandıracak hem de size dezavantaj oluşturabilecektir. Temkinli davranın, biraz bekleyin. Görüşme ilerledikçe, karşılıklı konuşma sırasında karşı tarafın beklentilerini ve bakış açısını anlamak için fırsatınız olacaktır. Anlatacaklarınızı buralara saklayarak, avantajlı duruma geçebilirsiniz. İlaveten, size daha önceki maaşınız ya da beklediğiniz ücret soruluyorsa bunu yanıtlamak zorunda değilsiniz. Israrla soran kurumlar oluyor, nezaketinizi bozmadan, kararlılıkla bu soruyu yanıtlamayacağınızı hissettirin. "Kurumunuzun bu pozisyon için öngördüğü rakam üzerinden değerlendirebiliriz." gibi bir yanıt verebilirsiniz.
  7. Soru sormamak. Dozunda sorulan mantıklı sorular, bilinçli ve istekli bir aday olarak hakkınızda olumlu fikir uyandırır. Sadece size sorulan sorulara cevap verip görüşmeyi tamamlamak sizi sıradan kılacaktır. İş görüşmeleri tarafların birbirini değerlendirdiği yerlerdir. Bu sebeple siz de işle ve çalışma koşullarıyla ilgili aklınıza takılan soruları sormaktan çekinmeyin. Yalnız ücret konusunda soru sormamalısınız. 
  8. Eski iş yeri ve patron hakkında kötü konuşmak. Mobbing, haksızlık, aşırı iş yükü, çeşitli emrivakiler, karşılığı ödenmeyen fazla mesailer... Bir kurum ve patronda olmaması gereken her şeyle karşılaşmış olabilirsiniz. Fakat yeni iş görüşmeleri, bu konuda hakkınızı arayacağınız ya da çözüm bulacağınız yerler değildir. Dolayısıyla yaşadığınız problemleri burada anlatmak size avantaj sağlamamakla beraber, bazı yetersiz görüşmeciler tarafından sizin problemli olduğunuz çıkarımının yapılmasına bile sebebiyet verebilir. Daha önceki işinizde yaşadığınız sorunları yeni işinizde yaşamak istemiyorsanız yapmanız gereken, size anlatılanların yanı sıra, görüşmek için beklerken ya da görüşmeden ayrılırken etrafı mümkün olduğunca iyi gözlemlemek olacaktır.
  9. Keskin ifadeler kullanmak. "Hafta sonları asla çalışmam." ya da "Asla mesaiye kalmam." gibi katı ifadelerden kaçının. Size mesaiye kalır mısınız dediklerinde belki de 5-6 ayda bir yaşanan nadir bir durumdan söz ediliyordur. Her soruya hemen yanıt vermek zorunda değilsiniz, detayları anlamaya çalışın. Yanıtınızı buna göre ve kabul etmeseniz bile gerekçeleriyle birlikte nezaket çerçevesinde verin.
  10. Görüşme sonrası telefona sarılmak / fikirlerini yayınlamak. Görüşmenizin nasıl geçtiğini merak eden yakınlarınıza haber vermek için binadan biraz uzaklaşmayı bekleyin. Kapıdan çıkar çıkmaz telefona sarılıp heyecanla yapacağınız olumlu ya da olumsuz yorumların kurum çalışanları tarafından duyulması hoş olmaz. Ayrıca görüşme yaptığınız kişi arkanızdan bakıyorsa, sizi büyük bir hararetle telefonda konuşurken gördüğünde bu iş görüşmesine çok önem verdiğinizi düşünerek önereceği rakamı düşürebilir. Öte yandan sosyal medya üzerinde kurum ya da görüştüğünüz kişi ile ilgili yazacağınız iletileri, onların da görebileceği olasılığını göz önünde bulundurmalısınız.

5 Mart 2013 Salı

SAYGIYI NASIL SAĞLARIZ

Saygı görmek bireyin her alanda ihtiyaç duyduğu ve arzu ettiği bir durum. Fakat özellikle iş yaşamında saygı görme amacıyla bireyler yanlış yöntemlere başvurmakta, sonuçta da gerçek saygı yerine korku temelinde zorunlu olarak gösterilen bir saygı gösterisi ortaya çıkmakta. Yani saygı duyulmuyor, saygı gösteriliyor. Bu durum, başlarda hoşa gitse de, bir süre sonra bireyi mutsuz ediyor. İçinde bulunduğu topluluk tarafından, mevcut pozisyonu ve yaptırım gücü sayesinde diğerlerinden saygı görürken, bunun içtenlikten çok uzak bir zorunluluk olduğunu hissetmek ve beraberinde gelen yalnızlık duygusu, "saygı duyulan birey" olmanın ne kadar önem taşıdığını gösteriyor. Peki insanların bize içtenlikle saygı duymasını nasıl sağlarız?

1. Kendinize saygı duyun. Bunun için gereken adımları atın ve hiçbir koşulda bu saygının sarsılmasına izin vermeyin.
İnsanlar kendilerine karşı objektif olmakta zorlanır, başkalarında kusur olarak nitelendirebilecekleri özellikleri kendilerinde görmezden gelebilir, ya da normalleştirebilirler. Siz, öncelikle kendinize dürüst davranarak eksi ve artılarınızı ortaya koyun. Değişmesini istediğiniz davranışlarınız varsa bunları değiştirin. Bunu yaparken, kimlere neden saygı duyduğunuzu düşünmek işinize yarayabilir. Ve bu süreçte hata yapmaktan korkmayın. Unutmayın; hata yapmak olağandır, önemli olan hatalarınızı kabul edip, düzeltmek ve bunu yaparken ihtiyacınız olan gücü yine kendinizden almaktır. Kendinize karşı dürüst olduğunuzda, hala saygı duyuyorsanız, artık bu saygının sarsılmasına izin vermeyecek o güce de sahipsiniz demektir.

2. İnsanlara saygı duyun.
Aynadan bir çemberin tam ortasında durduğunuzu düşünün. Siz ne gösterirseniz, size de o yansıyacaktır. Her insandan öğrenilecek bir şeyler muhakkak vardır. Önünde ceketinizin düğmelerini iliklediğiniz patrondan, her gün yanından geçtiğiniz halde fark etmediğiniz insanlara kadar herkesten öğrenilecek bir şey vardır. Bunun saygıyla ilgisine gelirsek; herkes bize birşeyler öğretir ve her öğretici saygıya değerdir. İnsanlara saygı duyduğunuzda, onların değerlerinin farkında olduğunuzu  görecek ve aynı değeri onlar da size verecekler.

3. Yaptığınız işe ve kuruma saygı duyun.
Yaptığınız işe saygı duyun ya da saygı duyacağınız bir iş yapın. İşinizi ciddiye alın, kurumunuzu sahiplenin. İşinizle kuracağınız bu sağlam bağ, hem kendinize duyduğunuz saygıyı perçinleyecek hem de insanlar işini böylesine sahiplenip ciddiyetle yapan biri karşısında büyük bir saygı duyacaklardır.

4. Karşınızdakinin insan olduğunu daima hatırlayın.
İnsanlar çoğunlukla bunu unutuyor. "Öteki"ler değersizleştiriliyor. Yönetici pozisyonundaysanız astlarınıza anlayışlı olun. Onların bir çalışandan öte birer insan olduklarını, tüm hayatlarının o iş yerinden ibaret olmadığını, farklı sorunları olabileceğini daima göz önünde bulundurun. Bir diğer husus da; insanları yaptığı işe göre kategorilere ayırmayın. Saygı duymakta ve bunu göstermekte cimri davranmayın ki zoraki saygı gösteren değil, saygı duyan çalışma arkadaşlarına sahip olabilin.

5. Örnek olun.
İnsanlar isteyip de sahip olamadıkları şeylere hayranlıkla bakar, bunu başarabilen insanlara da saygı duyarlar. Onların kendinden ya da olmak istediği formdan bir şeyler bulabileceği ve örnek alabileceği bir şeyler taşıyın. Elbette sayısız nitelikten söz etmiyorum, bu saygı duyulacak insan profilinin doğasına da aykırı olacaktır. Siz yine kendiniz olacaksınız; değerlerinizi çevrenin beklentilerine göre şekillendirmek değil anlatmak istediğim. Aynı pozisyonda çalıştığınız ekip arkadaşlarınızı düşünün. Sahip olduğunuz ortak özellikler, yetenekler var. Bir de arkadaşlarınızda olmayıp da sizin sahip olduğunuz ve sizi bir adım öne çıkaran nitelikleriniz. Örneğin liderlik yeteneğiniz; bu sayede tüm ekibi bir araya getirip yönlendirmeyi yapabiliyorsunuz. Bu, ekip arkadaşlarınızın sahip olmak istediği bir yetenek olabilir. Bu beceriye sahip olabilmek için sizi hayranlıkla ve takdirle izleyecek arkadaşlarınızın saygısını da kazanacaksınız.